18 Nisan 2012 Çarşamba

M.Ö 1. ve 2. Yüz Yılda St. Angelo in Vado'da Bir Şato


Avrupa Birliği Toplantısı için gittiğimiz İtalya'da, turistik bir geziye katılsak göremeyeceğimiz kadar çok ayrıntılarla dolu zaman geçirdik. Roma'dan Ancona'ya, Ancona'dan Fano'ya, Fano'dan St. Angelo in Vado'ya kadar... Vado genelde göçmenlerin yaşadığı çok sakin, yeşil ve tarihi mimarisi neredeyse hiç bozulmamış bir dağ köyü. O kadar sakin bir yer ki eğlence anlayışları da farklı. Bir akşam dolaşmak için çıktığımızda müzik sesi gelen yere doğru giden genç gruplar gördük. Peşlerine takıldık, elektro müzik sesi geliyordu ve oraya gittiğimizde çılgınca eğlenen bir kalabalıkla karşılaşmayı düşünüyorduk. Sesin geldiği mekanda toplanan gençler barkovizyon ekranında, müzik eşliğinde kayan su damlalarını izliyorlardı. Sadece bu kadar :) Biz şaşkınca birbirimize baktık, etrafa baktık evet müzik buradan geliyordu ve mekandaki herkes sinema salonuna gelmiş gibi arka arkaya dizilmiş dev ekrana bakıyordu. Tabiki umduğumuzu bulamadığımızdan geri döndük.
Ertesi gün toplantıdan sonra bizi tarihi bir kalıntıya götüreceklerini söylediler. Gittiğimiz yer köyün merkezinden biraz uzak bir yerdi...
 Kocaman, geniş bir düzlük düşünün. Etrafında evler, yaşam alanları var fakat bu yeşillikli yer öylece bomboş duruyor. Bir kısmının üzeri kapatılmış, tek katlı, odaları olmayan genişçe bir alan gibi görünüyor dışarıdan. Belirlenen yollardan yürüyerek bu kapalı alana giriyoruz.


 Saclardan yapılmış, merdivenle çıkılan yükselti bir balkon, kapalı alanın içinde çıkışa kadar uzanıyor.

Ve inanılmaz tablo yerlerde. Her biri ancak bir kesme şeker boyutunda kesilmiş ve renklendirilmiş mermerlerden, tabanı halı misali örten resimler yapılmış. Birkaç bölüme ayrılmış olan bu alan tahminlere göre bir soylunun evi. Girişte bizi karşılayan gladyatör arenasında, at arabasıyla savaşan insan tasviri bu evin bir soyluya, zengine ait olduğunun kanıtı. Ayrıca bu tasvirin girişte bulunması eve gelen misafirler için, ev sahibinin güçlü biri olduğunu simgeliyor.

Yere bir halı gibi döşenmiş bu taşlar sağa doru gidildiğinde koridora bağlanıyor. Koridorda tıpkı bizim şu an evlerimizde kullandığımız halıların desenlerine benzer desenler var: Ortası baklava, kenarları renkli ve saç örgüsüne benzer motifli.
 Bu koridorun bizi bağladığı diğer odada misafirler ağırlanıyor. 

 Bu yer tasvirinde tercih edilen desen odayı geniş göstermek için dışa doğru açılıyormuş gibi duran üçgenlerden oluşuyor ve bu üçgenlerin ortasında Şarap Tanrısı Dionisos yer alıyor. Günümüz teknolojisiyle bakılınca bu üçgenler bir şey ifade etmeyebilir ama bundan bin yıllarca öncesinde yapılmış, baktıkça büyüyormuş ya da dönüyormuş gibi duran bu desene hayran olmamak mümkün değil. Hayran olunacak diğer bir ayrıntı da bütün taşların aynı boyutlarda kesilmiş olması. Bu odada şarap tanrısı misafirlere verilen değeri ve ikramları temsil ediyor.  Bu mermer taşlı döşemeler soylu ve zengin ailelerin evinde bulunuyor sadece.  Misafirlerin konakladığı odanın yanında ev sahiplerinin kullandığı yatak odası var.
Bu odada kullanılan desenler karelerin içine alınmış; kareler, öyle bir yerleştirilmiş ki ortada bir altıgen, kalan boşluklarda da geometrik şekiller oluşmuş. Tüm bu kare, altıgen ve üçgenleri içine alan kocaman yuvarlağın dışında ise en dıştaki karenin her bir köşesine denk gelecek şekilde, kadın ve erkeği temsil eden şekiller var ve bunlarda birbirine bağlı olarak resmedilmiş. Kase şeklinde olan tasvirler anne rahmini, kaseden daha dolgunca testiye benzeyen tasvirler de erkek doğurganlığını temsil ediyor. Birbirlerine bağlanan desenler kadın ile erkeğin karmaşık dünyasını bu odanın tabanında hayata aktarmış. Biz bu döşemelere yüksekten baktık, alan elbette koruma altında ama aşağı inip ölçme imkanı olsaydı eminim santim bile şaşamayan muhteşem bir matematikle karşılaşacaktık.

Diğer bir oda ise gece kalacak olan konuklar için hazırlanmış. Bence en etkileyici desenler bu odada. Konuklara ev sahibinin ihtişamını sergilemek üzere olağanüstü bir işçilikle döşenmiş. En dışta oluşturulan desenler üç boyutlu, derinlik kazandırılmış geometrik şekiller. Bu geometrik şekillerin içinde başka bir resim başlıyor. Resmin en üstünde yine ev sahibinin gücünü temsilen bir av sahnesi tasvir edilmiş. Onun hemen altında ise irili ufaklı dairelerden, geometrik ve asimetrik şekillerden bir desen oluşturulmuş. Bu şekillerin arasında çeşitli tanrılar resmedilmiş.  Ortadaki karenin içinde ise Batı Roma’nın simgesi olan yılan, balık ve ıstakoz resmedilmiş.. En net yer döşemeleri bu odalarda görülüyor, bin yılların üzerinden geçtiği, yağmurlar, seller ve depremlerin bozamadığı parçalar bunlar.


Bu evin ya da şatonun banyosunda ilginç bir ayrıntı var. Yer döşemeleriyle duvarın birleştiği alanlarda açılan boşluklardan, banyonun altında yanan ateşle ısıtılan suyun buharı yukarıya veriliyor yani bir sauna sistemi oluşturulmuş. Bu arada sudan bahsetmişken evin ortasındaki kare şeklinde havuz ise yağmur sularını biriktirmek için kullanılıyor. Hizmetçiler evin dışında başka bir yapıda kalıyorlar ve ana kapılardan girişleri yasak. Onlar kaldıkları yerlerden mutfağa açılan yollardan mutfağa giriş yapıyorlar. Tabi ki şuan sadece tabanını görebildiğimiz bu yapı kaç katlıydı, kaç kişilik bir ailenin yaşam alanıydı net bir bilgi yok. Zaten bu alan, havadan yapılan tarım arazisi fotoğraflarında keşfediliyor. Çekilen fotoğraflarda farklı bir durum tespit edilince kazı yapılıyor ve yüzeye çok yakın olarak bu alan ortaya çıkıyor. 



 Henüz kazısı yapılmamış bir alan daha mevcut çok hassas çalışılması gerektiğinden kazı çalışmaları biraz vakit alıyormuş.